K Vitamini: Danimarkalı araştırmacı Dam, 1934 yılında civcivleri yağsız gıdâlarla beslediği zaman
onlarda C vitaminine bağlı olmayan bir kanama istidadı gördü. Değişik besinlerle beslenince kanama
istidadının düzeldiğini gördü. Bu bozukluğu düzelten aktif maddeye K vitamini (Koagulasyon=
Pıhtılaşma Vitamini) adını verdi. Bu araştırmacı 1939 yılında bu maddeyi saf olarak da elde etti.
Özellikleri: Tabiî kaynaklarda K1 ve K2 olmak üzere iki çeşit K vitamini vardır. K vitamininin ikisi de bir
naftokinondur. K1 vitamini bitkilerde bulunur ve filokinon ve filomenadion şeklinde adlandırılır. K1
vitamininin kimyâda adı, 2-metil-3-fitil-1,4-naftokinondur. Yeşil yapraklarda bulunur. Erime noktası
yaklaşık -20°C olan sarı yağımsı bir maddedir. K2 vitamini ise kokuşmuş balık unlarından elde edilmiş
olup bir grup menakinonlar ve bakteriler tarafından üretilir. 53,5-54,5°C’de eriyen sarı kristalimsi bir
maddedir. Kimyâda 2-metil-3-difarnizel-1,4-naftakinon şeklinde adlandırılır ki bu K2 (30) olarak bilinir.
Karbon sayısına bağlı olarak K2 (35) ve K2 (45) vitaminleri de vardır.
K vitaminleri organik çözücülerin çoğunda ve yağda çözünür. Fakat suda çözünmez. K vitamini ısıya
dayanıklıdır. Pişirme sırasında kısmen parçalanır. Işığa çok hassastır. K2 vitamininin etkisi K1
vitamininin 2/3’si kadardır. K3 vitamini ise K1'den birkaç defâ daha etkilidir. K vitamininin tesiri
naftokinon halkasından ileri gelir.
K vitamini eksikliği: Sağlam bir insanda bu vitamin eksikliği pek görülmez. Çünkü alınan gıdâların
pekçoğunda K vitamini olduğu gibi ayrıca barsaktaki bakteriler de K vitamini üretirler. Yeni doğan
çocukların barsakları ve beslendikleri anne sütü siteril (mikropsuz) olduğundan bebeklerde K vitamini
eksikliği gelişebilir. Anne sütü K vitamini ihtivâ etmediği halde inek sütünde boldur. Bebeklerin
barsaklarında bakteriler meydana geldikçe K vitamini eksikliği düzelir. K vitamini eksikliği kanamaya
sebep olur. Geniş spektrumlu antibiyotik alanlarda, barsak florası bozulduğundan, K vitamini eksikliği
olur. Karaciğer yetersizliği olanlarda, safra yolları tıkanmış olanlarda, K vitamini yetersizliği olduğundan
takviye olarak bu vitaminin de verilmesi iyi olur.
K vitamini fazlalığı: K vitamini fazlalığı sonucu aşırı bir kan pıhtılaşması ve tromboza eğilimi meydana
geldiği tespit edilmemiştir. K vitamini fazla olarak şırınga edilirse bulantı ve bâzan da kusma görülür.
Fazlalığının karaciğerin vazifelerini bozma ihtimali vardır. Emniyetli olması bakımından, özel haller
dışında, erişkinlerin günde 10 mg’dan fazla K vitamini kullanmaması iyi olur.
Sindirimi ve tedâvide kullanılması: K vitamini yağda eriyen bir vitamin olduğundan emilmesi için
safra ve pankreas özsuyuna ihtiyaç vardır. Yağ sindirimi bozulduğunda K vitamini sindirimi(emilimi)
bozulur. K vitamini kana şilomikronlarla girer ve karaciğere gelir. Burada bâzı pıhtılaşmaya sebep olan
maddelerin yapımını sağlar. K vitamini karaciğerde pek depolanmaz. Günlük ihtiyacın ne kadar olduğu
kat’î belli değildir. Karaciğeri sağlam kimselerde, K vitamini eksikliğine bağlı, protrombin (pıhtılaştırma
faktörünün bir cinsi) zamânın uzaması 1 mg K vitamini vermekle düzelir. Kanın pıhtılaşma gücünü
azaltan ve çok antibiyotik alanlarda kanama görülebilir ve bu durumda K vitamini vermek gerekir.
Travmalı doğumlarda ve kanama belirtileri gösteren bebeklere K vitamini verilmektedir. Safra yolları
tıkanmaları, kronik pankreatit ve pankreas tümörü sebebiyle ameliyat olacaklara üç dört gün süreyle
günde 10-20 mg K1 vitamini verilir.
K vitamini kaynakları: K1 vitamini yeşil sebze ve tahıllardan sağlanır. K2 vitamini ise kalın barsakta
ürer. Bâzı besinlerin 100 gramındaki K vitamini; inek sütünde 3, peynirde 35, tereyağında 35,
yumurtada 10, karaciğerde 90, sığır etinde 15, buğdayda 15, ekmekte 4, sebzelerde 15-600, şeftalide
8, kahvede 38 mg bulunmaktadır. Pirinçte, mısır ve ayçiçeği yağında, çilekte, çayda yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder